2 Mayıs 2009 Cumartesi

Dipteki kum taneleri

Dipteki kum taneleri

Peki, ben sana aynı kumsaldaki çocuğun hikayesini anlattım mı_?

Kayığı ile açılmıştır çocuk, yüreğinde ufak bir heyecan kumsaldan uzaklaşmak kendince karanlık sulara doğru açılmak istiyordur, fakat kalbinin onun çağırdığından habersiz. Var gücüyle asılır küreklere, ta ki dalgalar artık korkutucu olmaya başlayana dek. Kumsal belli belirsiz çok uzaktadır artık, denizin dibi görünmez, kumsaldaki davetkar sımsıcacık sakin sular, artık kağıyı döverek, hesap soruyorlardır gence “burada ne işin var, çek git kendi sığlığına”. Hava bile farklıdır burada, daha sert, deriyi kesercesine.

Sudaki balıktan, deniz dibindeki yosundan korkan bu çocuk açılmıştır derinlere bi kere. Kendinden emin ve rahat, açılabildiğince açılan çocuk, dalgalar devleşince durur, geldiğini anlar, tedirginlik belirtisi taşımadan ayağa kalkar ve balıklama dalar kortuğu karanlık sulara ve su sıcaktır ilk başta. Kendinden emin dibe doğru gider, ancak birden, tedirginleşir ve korkar. Artık karanlıktadır, gözleri görmüyordur, artık su soğumuştur. Ne kendinden emin, nede rahat, aklında ki korkular ile dibin ne kadar daha uzak olduğunu düşünür ve nefesinin gidebileceği yeri. Artık şüphe doludur “ya dönemessem”. Bunları düşündükçe daha derinlere gidiyordur göğüsü her geçtiği santimde daha sıkışarak. Ama ne korkuları, ne suyun derinliği, nede gittikçe etrafını saran ve içine işlemeye başlayan soğuk durdur delikanlıyı. Herşey gittiğinde delikanlılın ayaklarını hala derinlere doğru çırpan sadece kalbidir ve inancı ve arzusu. Belki herkesin aptallık diyeceği bir iş yapıyordur, derinlere dalmakla. Ama o kalbine inanarak, Ona teslim olarak, derinlere iniyordur. Gözleri görmeden, artık onun rehberi kalbi, gücü inancı, şevki arzusu olduğu halde devam eder derinlere. En sonunda kulacına takılan dibi avuçlayan elleriyle doğrulur, hedefine varmıştır ancak panik ile ayaklarını dibe dayarak kendini iter ve yüzeye doğru gitmeye başlar. Aynı mesafeyi giderken bu sefer aklında korkular yoktur, sadece derinlerde ne yaptığını sorar kendine. Azalan nefesiyle daha zor olsa da çıkmak, bu zorluktan zevk alarak ağar ağar ilerler. Kendisini soğuk sulara terkeden, sıcak sulara, kavuştuğunda yüzeye yaklaştığını anlar. Ama çok sevinmez, hatta üzülür, çünkü derinler herne kadar; soğuk, daha ürkütücü, daha karanlık olsada, oradaki hayattır onu kumsaldan çağıran ve kalbini soğukta ısıtan ve karşı konulmaz olan. Derinlerin korkusu ve soğuğu ve tedirgin edici karanlığı sadece en güzel olanı saklayan ve gizleyen, korkudan, ümitsizlikten, tedirginlikten bir örtüdür. Herkezin kolay kolay açmaya yeltenemeyeceği bu örtü ve sahilin aldatıcı güzelliği, bu tehditkar ve yırtıcı ve vahşi, güzeli saklar. Sıcak suları da aşan delikanlı artık sarhoş olmuştur, avucunda sımsıkı tuttuğu taşları kayığına çıktıktan sonra denize geri bırakır, diplere. Kendisinin ayrılmak istemediği yerden nasıl koparabilirki onları. Taşların ardından ise tekrar dalar, belki daha yorgundur ama daha azimli ve daha çok inanan bir kalbi ile, iner ve iner derinlere. Soğuk suyu ve karanlığı coşkuyla karşılar. Çünkü artık kalbini taa uzaklardan çağıranın pırıltısını görmüştür derinlerde. İlk başta ne olduğunu anlayamamış ve azalan nefesiyle panikleyip, korkuyla kayığına dönmüştü. Şimdi ise soğuk suda titreyerek derinlere inen delikanlı, daha sakin daha rahat devam eder, derken kulacına tekrar takılıverir dipteki kum taneleri, kollarıyla doğrulup, dibe çömelir. Nefesini ayarlayarak kalbinden emin, dingin bir şekilde bekler delikanlı, denizkızını...

Hiç yorum yok: