21 Mayıs 2009 Perşembe

walking for freedom

I want to lost in an endless photograph, let it be black and white. I want to walk in the shadows, looking for someone lost. Maybe to go deeper in the black, with the hope of white. I just want to watch the moment endlessly. To see what it means really to be free. Come on kiss me, wake me up.

-----

Sonsuz bir fotoğrafta kaybolmak istiyorum, siyah ve bayezda. Gölgelerde yürümek istiyorum, kayıp bir başkasını ararken, belki daha derinlere gitmek için, siyahta kaybolurken, beyazı bulmak umudu ile. O anı ebediyen seyretmek istiyorum, özgürlüğün anlamını kavrayabilmek için. Hadi, öp beni, uyandır beni.

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Pazar oyuncakları

Ufaktık, sadece istediğimiz oyuncak alınmadığı zaman ağlardık. “Tamam anne, bu son birdaha istemiycem” diyerek alırdık her hafta başka bir oyuncak. Kimisi bir hafta geçmeden kırılırdı. Hatırlıyorum, o zamanlarda vardı sıkıntılarımız, ancak farklı nedenler di, içimize taş olan. Sonra büyüdük, kalbimiz aşk istedi, istediğimizi alamayınca ağladık kimi zaman. “Tamam kalbim, bu son birdaha istemiyorum” diyerek açtık kalbimizi başkalarına her seferinde. Aslında ihtiyacımız olan hangi oyuncaktı, pahalı olan mı, büyük olan mı, parlak olan mı, ilk olan mı, son olan mı, arkadaşımızın aldığımı, annemizin aldığımı, hangisi_?

La Môme

La Môme' dan

...
-Sakin bir hayatı kabul edermiydiniz?
-Zaten ettim
...
-Ölümden korkuyormusunuz?
-Yanlızlıktan korktuğum kadar değil.
-Dua edermisiniz?
-Tabi, çünkü aşka inanıyorum.
...
-Eğer bir kadına nasihat verseydiniz, bu ne olurdu?
-Sev
-Peki bir genç kıza?
-Sev
-Bir cocuğa
-Sev

Bu filmi izleyin...

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Fuzuli demiş birkere . . .

İki kalbi yorgun, yabancı insanın, aşk üzerine söyleşisidir bu...




mahmudSAMI

Havva, Allah seni her iki cihandada mutlu etsin, Bu dünyada gerçek aşkı tam olarak yaşamadan doyasıya yaşamadan ve ona sonsuza kadar sahip olmadan göçmeyesin ve senin zürriyetinde göçmesinler. Allah kalbine güç versin ve kalbine olan inancını yitirmeyesin ve hiçbirzaman kalbin sertleşmesin ve körleşmesin. Allah, seni hertürlü hayat boyu mutlu edecek aşkı ve sevgiyi yaşayacağın, kalbinin tam olarak beğeneceği birini çıkartsın karşına ve kolaylıkla birlikte olmanızı size nasip etsin.

Amin.

Aşk zor Havva, kalbe zor, ama onsuz olmak daha zor...

----------
Eva

aaaamin, bilmukabele.

vay be gece gece ne güzel dualar aldım böyle

açıkçası ben aşk maşk istemiyorum. sadece üzerine düşünüyorum. çünkü evet aşk kalbe zor.

ve bunca yıl sonra şunu öğrendim ki aslolan sevgi. insanın insana besleyeceği en yüce şey sevgi.

aşk yalnız Allah'a ait. başkasına oldurmaya kalkışınca kalbe zor, bu yüzden onsuz olmak daha zor.



----------
mahmudSAMI

Konular ağar, yazmakla bitmez, düşünmekle çözülmez. Ama kalpler sanki kilitli kapı gibi, biri var onun kilidi, açıldı mı kalp içindeki sevgiyle coşuyor ve inanıyorum ki gerçek aşk insanı herşeyin yaratıcısına götürür ve Onu hissetmemizi sağlar. Bi kez başladın mı yanmaya, tükenene kadar yakar insanı aşk sonra bakarsın sen tükendikçe daha da doluyorsun ve yanıyorsunda yanıyorsun...
----------
Eva

artık kişilere bu denli anlam yüklemek beyhude geliyor bana. bütün bunlar kendini oyalamaktan başka birşey değil sanki.
öyle biri yok, o bizim "içimizde" : ))
yanmak diyorsun, kimisi de "acaba hangi suyun sakasıyım" diye düşünüyor.
aslında herkes önünde sonunda ne istiyor, ne diliyor ve arıyorsa, onu buluyor.
kimi Mevlasını, kimi belasını, kimi bilmem bilmem ne.


evet konu uzun, ağır.
----------
mahmudSAMI

Bunu bir kişiye anlam yüklemek olarak görmüyorum. Daha çok biri kitli kapıyı açıyor sadece. Sonra o olsa sen hissediyorsun olmasada. Yokluğunda acı çekiyorsun ama hep iyiliğini istiyorsun onun. Ama kapı hep açık kalmıyor, açan yanında olsada olmasada. Zamanla günlük yaşamda içinde yaptığımız hatalar ve yanlış hisler ile "haset, nefret, kıskançlık gibi ne bileyim işte" o açılan kapı yavaş yavaş kapanıyor, gene kör oluyorsun. Önemli olan açık kapıyı korumak, bunu başarmak cidden zor. Birde sürekli insanın hislerinin açık olması ve sevgiyi aşkı hissediyor olmasıda ağır gelebilir [tecrübe ile sabittir] ve kendisi, kendine zarar verecek şeyler yapabilir.

Ama nitekim senin dediğin gibi, herkezin arayışı farklı, ama inanıyorum ki aslında herkezin aynı sadece bunu farketmeyip farklı yönlere gidenler oluyor. Tabi birde vücudun arzuladığı şeyler varki, insanın kalbine zarar verecek şeyler yapmasına neden olabiliyor. O hisleri, arzuları sakinleştirmek çok çok zor. En azından ben bilmiyorum öyle bir ehilleştirme yolu.
----------
Eva

e işte eskiler bunları önleyelim diye erkenden evleniyorlarmış. bizim bugün çocuk diyebileceğimiz yaşlarda.
düşünüyorum da o zamanlarda da aşklar, aşıklar vardı. ama sanırım bugün bizim yaptığımız gibi yapmıyorlardı. onunla evlenmek veya evlenememek gibi iki seçeneğin arasında kalıyorlardı. biri veya diğeri oluyordu.
bizim yüklediğimizi bahane ettiğimiz anlamlarla birlikte, bahsettiğin gibi sevgiler, aşklar kirletiliyor, kapılar belki kilitlenerek kapatılıyor, temizlik, güzellik ve safiyet katlediliyor.üstelik bunlar "aşığım" bahanesinin ardına saklanılarak yapılıyor.
bir de öncekine nazarla beklentiler arttığından, hayalkırıklıkları da çoğalıyor.
hele bir taraf korumaya çalışıp , öbür taraf yıkıcılaşıyorsa, giden ve kalan kim olursa olsun, iyi niyetli olan kaybediyor.


son tahlilde -ki sanırım kastettiğin şey bu- insanin kaybettiklerinin kendisine neler kazandırdığını görmesi, gidenlere takılı kalmaması (yazımdaki de buydu "geçti kervan kaldık dağlar başında"), aşkın vermiş olduğu o derinlikle dünyaya bakabilmesi aslolan. çünkü aşk, en ot olanı bile filozof yapabilecek güce sahip.
bunu iyi kullanırsan aşk asıl sahibini bulur. ona yakınlaşırsın.

kullanamazsan tam aksi oluyor genelde. bir veya bir kaç kerte düşmeler, hatta çamura batmalar...

içim karardı ya birden
----------
mahmudSAMI

Allah belanı vermesin Havva, Paramparça edicen en sonunda beni. Offf of. Evlenicem ben arkdaşım yahu. Dua edicem en kısa zamanda evlenicem, Allah rastgetirsin. Artık daha fazla kalbimi yorup, sevgi orospusu olmak istemiyorum. Artık daha fazla terbiye etmeye çalışırken nefsimi, şaşırmak istemiyorum. Sen de dua et Havva, hiç tanımam etmem seni. Sadece yazını okudum kalbini anlar gibi oldum. Ne kadar komik değil mi, ne yaparsan yap, nerede olursan ol, yarını bulmadan hiçbirşeysin. Allah boşuna cinsiyet yaratmamış ki herşeyi birbirimizde arayıp huzura erelim diye. Allah tüm insanlığa, insanın ve bir birlikteliğin değerini bilmeyi nasip etsin ve hepimizi birbaşkasının kalbini kırmaktan korusun. Dua ederken ismin benden önce gelenlerden olacak Havva. Ama en zoru birde sabretmek, tamam aşka teslim, sevgiyi anlayarak beklemek yok mu, İçindeki ses sürekli fesat ve şüpheci ve ümit kırıcı konuşurken ona rağmen sabretmek o kadar zorki. Halbuki, içimdeki sevgiyi ve aşkı ve onu içine alacak kalbi yaratan için bana yarımı buldurması neki. Ondan istediklerim neki, ama sabretmek zor, heleki ben gafil bir insanım. Ama ilk başta sorduklarında bize bu yükün altına severek ve isteyerek girmedik mi?
----------
Eva

amin.
sanırım bezginliğimi ve "aşk meşk istemiyorum kardeşim" serzenişimi anlamışsın.
ne üzmek ne de üzülmek istiyorum. şahsen bunlar için yorgunum, üstelik kimseye de güvenmiyorum.
hatalar içinde çırpınmak istemiyorum.
hayatımı sorgular oldum son zamanlarda. aşığım diye yaptığım hatalar, hayatımın diğer safhalarında yaptıklarımdan çok büyük.
demek ki bana yaramıyor bu meret : ))
var bir eğrilik demek ki bir yerlerde. hiç yaramadığına göre demek ki sorun bendeee (buna inanmak zor geliyor en başta )
huzur, samimiyet ve dürüstlük istiyorum artık.
bunlar olunca inanıyorum ki aşk kendi gelip "ben hala buradayım" diyecek ve hakettiği yeri bulacak.

senin için de dua edicem tanımadığım şahsiyet. İnşallah, o kişi bulur, helaliyle ve insana yaraşır biçimde bir hayat sürersin.
ve biliyorum ki şüphesizce ve halis kalple istenilen her şey bize veriliyor. amin (:

sağol bu diyalog ve dualar için.
----------
mahmudSAMI

Başından neler geçti bilmiyorum ama sana şunu söyliyeyim, erkek dediğin kadınını koruyacak kollayacak. Başka yolu yok bunun. Eğer bir hata yaptıysan bunu kendine yorma sadece. Merak ettim doğrusu canın neye yandı. Bana sorsan anlatırım, ancak benim acımın sebebi ve büyük ölçüde sorumlusu benim. Erkek olarak yanlış yaptım.

Hatanı anladığında Havva, yanlış yaptığını farkettiğinde, telefisi olur mu dersin_?
----------
Eva

her zaman telafisi olmaz elbette. bazen geç kalmışsındır. ama tekrarlamana engel olur en azından.

bazen de yanlış yaptığını bile bile yapmaya devam edersin. bu fena işte

insan kalbini kıracakları kadar açmamalı herkese. eğer, kıymetini bilmeyene açıp, üstüne kırgınlık yaşıyorsan, onun kadar sen de suçlusun demektir.
ama işte, "aşk" sandığımız şeyler basiretimizi bağlayıp, gözlerimizin önüne perde indiriyor.
herkesin yaşadığından farklı bir hikayem yok. anlatmayı da tercih etmem doğrusu.
sen de anlatma bence. bence anlatmamak daha iyi.

----------
mahmudSAMI

Biliyormusun Havva, şehri terkedip, diyar diyar dolaşmak istedim, yaptıklarımı birine anlatıp, yanlışlarımı anlatıp bana akıl vermesini istedim. Bir telafinin reçetesini aramak istedim diyar diyar, en sonunda farkettim ki, bana kimse yardım edemez. O zaman yanarak açtım ellerimi. Kadınımı hiç üzmemiş olmayı istedim. Ama olan olmuştu insanız biz. Hata yapmak kolay, telafi etmek zor bizim için. Zamanlar oldu eve giremedim, eve girdim içeride kalamadım. Dışarı attım kendimi. Çok dikkat etmeli, bu aşk dediğin insanı fena yakıyor.
----------
Eva

kendini de yanına aldığına göre, gidebildiğin yer ne kadar uzak olursa olsun. hiç bir fayda sağlamaz.
öyle zamanlar biliyorum ki, açık havada, manzara karşısında etrafı göremedeğim, nefes alamadığım.
söylendiğinde sinir olduğum, ama gerçekten işe yarayan tek ilaç: "zaman"


bir de fuzuli şöyle demiş, kaç yüzyıl önce. biz hala oturup konuşuyoruz : ))

Can verme gam-ı aşka, aşk afet-i candır.
Aşk afet-i can olduğu meşhur-ı cihandır.

2 Mayıs 2009 Cumartesi

Dipteki kum taneleri

Dipteki kum taneleri

Peki, ben sana aynı kumsaldaki çocuğun hikayesini anlattım mı_?

Kayığı ile açılmıştır çocuk, yüreğinde ufak bir heyecan kumsaldan uzaklaşmak kendince karanlık sulara doğru açılmak istiyordur, fakat kalbinin onun çağırdığından habersiz. Var gücüyle asılır küreklere, ta ki dalgalar artık korkutucu olmaya başlayana dek. Kumsal belli belirsiz çok uzaktadır artık, denizin dibi görünmez, kumsaldaki davetkar sımsıcacık sakin sular, artık kağıyı döverek, hesap soruyorlardır gence “burada ne işin var, çek git kendi sığlığına”. Hava bile farklıdır burada, daha sert, deriyi kesercesine.

Sudaki balıktan, deniz dibindeki yosundan korkan bu çocuk açılmıştır derinlere bi kere. Kendinden emin ve rahat, açılabildiğince açılan çocuk, dalgalar devleşince durur, geldiğini anlar, tedirginlik belirtisi taşımadan ayağa kalkar ve balıklama dalar kortuğu karanlık sulara ve su sıcaktır ilk başta. Kendinden emin dibe doğru gider, ancak birden, tedirginleşir ve korkar. Artık karanlıktadır, gözleri görmüyordur, artık su soğumuştur. Ne kendinden emin, nede rahat, aklında ki korkular ile dibin ne kadar daha uzak olduğunu düşünür ve nefesinin gidebileceği yeri. Artık şüphe doludur “ya dönemessem”. Bunları düşündükçe daha derinlere gidiyordur göğüsü her geçtiği santimde daha sıkışarak. Ama ne korkuları, ne suyun derinliği, nede gittikçe etrafını saran ve içine işlemeye başlayan soğuk durdur delikanlıyı. Herşey gittiğinde delikanlılın ayaklarını hala derinlere doğru çırpan sadece kalbidir ve inancı ve arzusu. Belki herkesin aptallık diyeceği bir iş yapıyordur, derinlere dalmakla. Ama o kalbine inanarak, Ona teslim olarak, derinlere iniyordur. Gözleri görmeden, artık onun rehberi kalbi, gücü inancı, şevki arzusu olduğu halde devam eder derinlere. En sonunda kulacına takılan dibi avuçlayan elleriyle doğrulur, hedefine varmıştır ancak panik ile ayaklarını dibe dayarak kendini iter ve yüzeye doğru gitmeye başlar. Aynı mesafeyi giderken bu sefer aklında korkular yoktur, sadece derinlerde ne yaptığını sorar kendine. Azalan nefesiyle daha zor olsa da çıkmak, bu zorluktan zevk alarak ağar ağar ilerler. Kendisini soğuk sulara terkeden, sıcak sulara, kavuştuğunda yüzeye yaklaştığını anlar. Ama çok sevinmez, hatta üzülür, çünkü derinler herne kadar; soğuk, daha ürkütücü, daha karanlık olsada, oradaki hayattır onu kumsaldan çağıran ve kalbini soğukta ısıtan ve karşı konulmaz olan. Derinlerin korkusu ve soğuğu ve tedirgin edici karanlığı sadece en güzel olanı saklayan ve gizleyen, korkudan, ümitsizlikten, tedirginlikten bir örtüdür. Herkezin kolay kolay açmaya yeltenemeyeceği bu örtü ve sahilin aldatıcı güzelliği, bu tehditkar ve yırtıcı ve vahşi, güzeli saklar. Sıcak suları da aşan delikanlı artık sarhoş olmuştur, avucunda sımsıkı tuttuğu taşları kayığına çıktıktan sonra denize geri bırakır, diplere. Kendisinin ayrılmak istemediği yerden nasıl koparabilirki onları. Taşların ardından ise tekrar dalar, belki daha yorgundur ama daha azimli ve daha çok inanan bir kalbi ile, iner ve iner derinlere. Soğuk suyu ve karanlığı coşkuyla karşılar. Çünkü artık kalbini taa uzaklardan çağıranın pırıltısını görmüştür derinlerde. İlk başta ne olduğunu anlayamamış ve azalan nefesiyle panikleyip, korkuyla kayığına dönmüştü. Şimdi ise soğuk suda titreyerek derinlere inen delikanlı, daha sakin daha rahat devam eder, derken kulacına tekrar takılıverir dipteki kum taneleri, kollarıyla doğrulup, dibe çömelir. Nefesini ayarlayarak kalbinden emin, dingin bir şekilde bekler delikanlı, denizkızını...