23 Aralık 2008 Salı

İsa

İş yerindeyim, mesaiye kalmışız bu aralar böyle ama yapabilecvek bişey yok ofisimizi taşıyoruz. Gerektiğinde hepberaber hamallık bile yapıyoruz. Herneyse saat olmuş gecenin bir saati. Mutfakta otururken yanıma o galiyor. Başlıyoruz konuşmaya derdini öğreniyorum. Bu ofis inşasından sonra şantiye kalmadığından bütün düz işçiler onun gibi işten çıkartılacakmış. Bana türkmenistana gitmek orada çalışmak istediğini söylüyor ve benden türkmenistan ile arasını yapmamı istiyor.

“hay hay abi ne demek ben konuşurum hadi bey ile halletmeye çalışırız ben bi problem olacağını zannetmiyorum.”

Seviniyor tabi oda, neden sevinmesin ki, evli ve cocuklu biri eve para gerek. Geçmişte de yaptığı hatalar yüzünden eldeki evinden de olmuş. Konuştukça öğreniyorum bunları ve sohbet gittikçe duygusallaşıyor da. Evde karısı cocuğu aylardır görmemiş. Bunları anlattıkça anlamakta zorlanıyorum. Sen nasıl olurda ailenden bu dünyada hayatını gücünü Adadıklarından uzak yaşayabilirsin. Bak savaş olur anlarım eywallah bu bambaşka bişe ve kolay üstesinden gelinebilecek birşey de değil.

Konuşma ilerledinde İsa gölünü atıyor, bakıyor karşısında samimi bir dinleyen var. Duygusal bir anda

“abi, işte biz oo. Ouu okumadık, okuyamadık fırsatımız olmadı. Bir baltaya sap olamadık bizde isterdik okuyalım beraber çalışalım. Sen okurken ben serserilik yapıyordum”

İşte bu sözleri beni mahvetti. Tamam dedim şimdi salya sümük iki eşşek adam mutfakta belirecek sonra al sana bütüm şantiyede gay muhabbeti. Allahtan muhabbetin birkaç yerinde, birkaç münasebetsiz geldi de araya girdi havayı dağıttı ki yoksa ben bile mutfakta ağlayarak sarılmış iki adam görsem önyargıyla yaklaşırım.

Şimdi bu kısa yazımızın konusu nedir. hayat diyor ki

“bak ya ben seni, ya sen beni. Beni zordur o yüzden hiç yeltenme hadi seni”

Bu durumda hayatı tuş etmek gerek. Hayat bir şekilde sen seçmezsen yollarını sana veriyor bir yolu. Kimsenin bu hayatta yolsuz kaldığı yok. Yolu biten hayata veda edip gidiyor zaten. Kalbinin sesini dinle kendini yolunu bul. Zor ama ara ve bul. Sürüneceksin ama hayat zaten geçiyor herkezden. Kim hiç zorlamadan çok güzel şeylere ulaşmışki. Zor güzeldir.

Kalbinin sesini dinle ara ve bul kendini. Hayallerin için çalış çok çalış ve onların gerçek olduğunu görünce ölümsüzlüğün tadına var.

YAZIARKASI:
Hayır düşündüğünüz gibi değil bu yazı bir kişisedl gelişip kitabından alınmamıştır gayet de başımdan geçen bir olaydır. Sıradaki yazımızın da başlığı tır şöförüdür ama bu olauyın üzerinden bayram tatili geçti, birdahakine sıcak sıcak yazmaya çalışıcam.

17 Aralık 2008 Çarşamba

İşim var

Müge abla,

İşim olduğunda 5 te çıkmanın normal olduğunu düşünüyorum. Eğer mazereti bildirmek şart değil ise, bunu belirtmek istemiyorum. Nihayetinde bir şey varki gitmem gerekiyor. Müsait olduğum zamanlarda gerektiğinde gecelere kadar kaldığımı zaten biliyorsun. Mazereti dile getirmeme konusunda kararlıyım, bunu Serra’dan öğrenmiş olman benim için hoş değil ki nitekim sakladığım bir şeyi öğrenmiş oldun. Gerçi sana ne dediğini bilmiyorum.

Grafik konusuna gelince, yapabileceğim çok fazla birşey yok, her zaman elimden geleni yapmaya çalışıyorum, ama herzaman aynı güçte olmayabiliyorum, bunu normal karşılıyorum. Bunun birden çok sebepleri bulunmakta. Ve bazılarının çözümü ise malesef yok. Kalanını da ben hallediyorum zaten ama tabiki bir süreç gerektiriyor.

Sevgiler

mahmudSAMI


Kalbinin sesini dinle, herzaman kalbinin sesini dinle ve hiçbirzaman keşke diyeceğin bir an gelmemesi için yaşa. Hayallerini takip et ve mutsuzsan bırak. gayet basit, ama çok zor.

27 Kasım 2008 Perşembe

Ofis

Gözlerini sımsıkı yum, hissediyormusun. Ewet serinliyor yada sızlıyor. Ağrıyan gözlerim. Vakit yok yavaşça aç gözlerini yoğun ışığa kamaşıyormu. Gökyüzü yerine pencere yerine florasan ışıklarına aç gözlerini. Bakın bi çevrene, etrafta monitörlere bakan yığınlarca insan. Kimisi haldır haldır kimisi ise ağır ağır çalışıyor. Bak bi etrafına sor sonra. Neredeyim diye. Ne için diye ama vakit yok bitirilecek işler var. Artık sorgulayacak kadar bile vaktim yok. Ne için. Umuyorum hayallerime yoksa tamamen gereksiz bir zamandayım. Ofisteyim. N I A A A AAAaaaa. . .

NOT: hızlı yazılmıştır, azım hataları için kusura bakmayın.

7 Nisan 2008 Pazartesi

The spirit is willing but the flesh is spongy and bruised

The spirit is willing but the flesh is spongy and bruised
Hayatın gerçeği, erkeğin amacı.

Okuyana çok fazla birşey ifade etmeyebilir. Futurama izleyin Sezon 3, Bölüm 5 "Amazon Women in the Mood" .

Burası biricik Leela'ma
Sewiyorum seni Leela, nasıl anlatabilirim. Eğer gerçek olsaydın yada ben çizgi olsaydım herşey farklı olabilirdi.

The spirit is willing but the flesh is spongy and bruised

3 Şubat 2008 Pazar

AYRILIK

Bir akşam eve yürüyorum yada arabadayım bilmiyorum. Birden bunu söylemeye başladım.

Fikrimden geceler yatabilmirem
Bu fikri başımdan atabilmirem
Neyleyim ki sene çatabilmirem

Ayrılık ayrılıK aman ayrılık
Herbir dertten ala yaman ayrılık

Uzundur hicrimden kara geceler
Bilmirem ben geldim hara geceler
Buruktur hicrimden kara geceler

Ayrılık ayrılıK aman ayrılık
Herbir dertten ala yaman ayrılık

http://www.youtube.com/watch?v=wbwIT5VnIXo&feature=related

http://www.youtube.com/watch?v=JHfgJaJgjvY&feature=related

2 Şubat 2008 Cumartesi

Ne istiyorum bir bilsem

En son mutlu olduğum zamanı hatırlıyorum da, bidakka ne zaman dı o. Aman Allahım hatırlamıyorum. Şimdi insanın karnında taş olduğu zaman ne yapar gider yazı yazar. Bende bu taşı yazı yazarak öğüteceğim ve her okuyana bir kim tanesi vereceğim. Çok paylaşımcıyım.


Öncelikle ilişkilerden başlayalım. Diyelim ki bir ilişki içerisindesiniz, ama biliyorsunuz ki mutlu bir sonu yok. Ne yaparsınız

a- Bitene kadar tadına varır kendimi kandırırım

b- Böyle bi ilişkiye başlamam

c- Önce denerim sonra bitiririm

Doğru cevabı bilmiyorum. Çok fazlada doğry bildiğim söylenemez bildiklerimide uygulamıyorum zaten. Buraya doğruları da yazmaya gelmedik. Buraya yaptığımız şeyleri yazmaya geldik. Evet biz “c” şıkkını seçtik, daha doğrusu seçmişiz de haberimiz yok.


Aslında evet ilişkiler genelde mutlu son ile bitmez ne kadar mükemmel ve harika başlar ise başlasın. Ama bazen olur da karşı taraflar birbirlerine fedakarlık yapmaya başlar işte bu zaman ilişkiler daha fazla uzar. Segide fedakarlık çok önemli değil mi zaten. Sevdiğiniz insan için nelerden vazgeçersiniz? Bu arada kötümser olmayalım, belki mutlu son ile bitebilirde. Peki eğer ilişki içerisinde bulunan insanlardan biri bu ilişkinin mutlu son ile bitmeyeceğini biliyorsa ve diğer kişi fedakarlık yapmaya hazırsa ne olur. İlişki uzar, uzadıkça ilginçleşir ayrılması zorda olur bazen, bazen ise sadece bir yalan. Ama hep üzülen birileri olur etrafta.


aranot: başım o kadar ağrıyor ki anlatamam ama genede yazmaya devam edicem içimden ne gelirse yazıcam. Moralim bozuk, üzgünüm mutsuzum. Bunu paylaşıcaz ki senle evliliğimiz amacına ulaşsın.


Şimdi açıkçası dolanmaçlı yollara son. Neler oldu anlatıcam. Bi gün bi kızla sabahtan akşama kadar birlikte olduk. Çok eğlenceli idi gerçe çok fazla konuşmuyordu ama eğlenceli ve hoş idi. Sonra bir birlikteliğe başladık.

Sonra ben dedim ki “olmaz ben seni böle görmüyorum da şöyle görüyorum”


ondan sonra dedim ki “yahu ben sana karşı bişeyler hissetmişim sanırsam bi deneyelim”


Sonra dedim ki “Yahu ben san akarşı birşey hissetmiyorum kusura bakma artık daha fazla zamanımızı almayalım.”


Peki bu davranışı haklı çıkartacak şey nedir. Yada bu davranış haklı çıkabilir mi? O kadar fazla düşünce o kadar fazla sorun varki aslında. Sanırım bazen hanisi ağar basar ise ona göre karar veriyorum. Ve inanılmaz bir şekilde hayatımda birşeyler yapmaya korkuyorum. İstediğim tek şey hayatımı dondurmak. Keşke hayatın bi pause tuşu olsa idi. Tuşuna basar sonra kumandayı dipsiz bi kuyuya atardım. Kötü olduğum zamanlar açar film izler ve beyinimin düşünmesini engellerim. O kadar fazla düşünvarki kafamda. Bu yazıya bile başladıktan sonra aklıma birsürü şey geliyor ve daldan dala atlıyorum. Kendime bir türlü konsantre olamıyorum. Ben Çok kötü, iyi bir insanım ve bu işleri dahada karmaşık bir hale getiriyor.


Ne diyorduk bu davranışımı nasıl açıklarım. Haksız bile olsam nasıl açıklarım. Öncelikle evet birşeyler çok tatlı ve güzel şeyler hissediyordum. Büyüyebilirdi değişebilirdi. Ama aklımda o kadar soru işareti ve düşünde vardı ki neler mi. 1- Yahu problemim var benim önce onları çözmem gerek. 2- Çok uzun süreceğine inanmıyorum. Gibi sorunlar. Birde şöyle bir durum vardı ki, “Boş durmaktan sa biriyle birlikte olmak daha iyidir, takıl et” Bu kesinlikle kendimi içine koyamadığım bir yerdi. Biri ile bu düşünce ile birlikte olamam. Salaklık bende ki, içimden gelen sesi değilde gittim benden başka kişileri dinledim asıl problem bu. Ben eğlence olsun diye biri ile çıkamıyorum. Anlamam yaşama hissetmem gerekli. Şuraya yaşamaıma bir baksana. O kadar kötü ki anlatamaya kelimeler yetmez. Neden çünkü kendimi hissedemiyorum yaşadığım yaşamı hissedemiyorum ve bundan dolayı aynı ilişkide yaptığım gibi onu birkenara atmışım. Bazen bu içimi sıkıyor ve beni üzüyor bu zamanlarda da beynimi düşünmekten alı koyacak şeyleri çok iyi biliyorum. Direk gidip beynimi uyuşturuyorum.


Peki elimde ne var. Üzdüğüm bir insan. Buda çok etkiledi beni. Aslında kimseyi üzmek isetemem gerçekten istemem. Bak gene sıkıntı sizilcem çıktı.


Aklımda o var, umarım iyidir ve üzülmüyordur diyorum kendi kendime. Ondan sonrda oturup kendime yaşamıma üzülüyorum. Ne zaman iyi şeyler yapmak için çalışmaya başlayacağım bilmiyorum. Ne kadar tembel oldum ben. . . yazmaya devam edeceğim bu konuda, unutmassam ve uyuşukluk etmessem tabi....

31 Ocak 2008 Perşembe

Bir Gece Barda

Köşedeyim, yanı başında içmekten gözleri yaşarmış bir kız oturuyor. Sarhoş mu bilmiyorum, ilgilenmiyorumda. Kız sıkılmış olacak ki sürekli birşyler anlatıp duruyor bana. Sanırım içide sıkkın fazlasıyla içiyor. Biraz ileride arkadaşım boşalmış bardakları dolduruyor. İnsanlardan bazıları sıkıntılı ve üzgün, bazıları ise halinden gayet memnun gözüküyor. Yüzünde insanı itici, kötü hissettiren bir ifade yok çoğunun. Bilmiyorum belkide öylelerde sadece bunu çok iyi saklıyorlar. Buraya ilk gelişim, loş ışık altında insanları izlemeye devam ediyorum.

İçim sıkıntılı, geldiğim bu ufacık yerden çıkarken sıkıntımı içeride bırakmak istiyorum. Sanırım buradaki insanların çoğunun isteği bu. İleride çaprazımda bir çift var, hallerinden mutlu oldukları görünüyor, yada mutlu gibi görünmek istiyorlar, böyle isede bunun nedeni etraflarındaki insanları kandırmak değil, mutlu görünmek ve olmak istiyorlar. Bazen sesi artan müziğin eşliğinde yanıbaşımda oturan hatunu dinliyorum. Oysa içi sıkıntılı olan benim ama artık yanlız değilim, hepberaber sıkıntılıyız. Sanırım içkinin de etkisiyle durmandan bana anlatıyor. Dinlemiyormuş gibi yapmıyorum zaten dinliyorum da. Çünki diğer yanım boş. Dinlemessem ne yapacağım ki. Karşımda barın buzdolabısı sol yanımda duvar var. Müziğin sesi arttıkça yanımda ki yeşil gözlü kızı duymakta zorlanıyorum. Sanırım arasıra soru soruyor ki suratıma bakıp duruyor garip garip bide anlasam ne sorduğunu. En son duyduğum gürültünün arasından onun sözlerini ayıklamaya çalışıyorum. Neden acaba zaten sarhoş değil mi, ne dersem diyeyim anlatmaya devam edecek. Ama merak etmeden de duramıyorum, daha tanışalı 5 dakka geçmeden bu kadar konuşan bir kız. Aslında çok özel şeylerden bahsetmiyor, liseden üniversiteden hayatından özetler geçiyor. Samimi bir arkadaşa ihtiyaç duyduğu belli ve ben onun için tek kullanımlık gibi görünen samimi, dinleyen bir arkdaşım. Söylediklerinden anladığım kadarına katılıp konuşmayı devam ettiriyorum.

Mutlu gibi görünen çiftin yanında çok tatlı bir bayan var. Sanırım oda içkinin rahatlatıcı etkisine vermiş kendini. O da burayı terkederken tüm sıkıntılarını arkasında bir daha bakmamak üzere bırakmak istiyor gibi, ama sabah kalktığı zaman kendisini, barın kapısından içeri girerken bulunduğu halden çok da farklı hissedeceğini zannetmiyorum. İnsanlar problemlerini unutmak için neler vermezlerdi, alkol sadece geçici bir keyif sağlamasına rağmen gayet popüler. Tatlı bayan, işini sağlama almış sürekli içmeye devam ediyor, amacı bulutlara çıkmak biraz daha rahatlamak biraz daha. Arkadaşıma sesleniyor nazikçe “bana daha sert birşey versene”. Bu tatlı bayan eşinden ayrılmış ve bir çocuğu var, o bir anne. Kendi kendime üzülüyorum çok derinden değil ama üzülüyorum. Evlenmiş, ne umutlar taşıyordu, ne hayelleri vardı kimbilir, şimdi ise çocuğu ile yanlız. Yada ben yanlız olduğunu düşünüyorum.

Yanımdaki kız sürekli içmeye devam ediyor. Artık benimle konuşurken nefesindeki ağır alkol kokusunu rahat birşekilde hissedebiliyorum, her nefes aldığımda bu hava ciğerlerime doluyor. Ancak durumdan şikayetçi değilim. O içerken bazen ben konuşuyorum, o konuşurken ben pasif içici oluyorum. Morlim hala bozuk, ah ne olurdu şu sorunları halledebilseydim, başımdan atamadığım benliğime yapışmış bu ağırlıktan kurtabilseydim kendimi.

Cevremdeki insanlara bakıyorum. İnsanların işleri var fena da değilller bu işlerinde ama hepsinde birşey eksik gibi. Memnunlar ama, ama birşeyler doğru değil. Arkdaşım bana sırayla hepsini kısa bir şekilde anlatıyor. Tatlı bayanın yanında sarışın bir bayan var “orospu o, yani nasıl desem buradaki herkez ile yatmıştır” diyor bu bayan için. O da önündeki bardakla pek bi samimi. Boyuna içiyor. Bu bayanın yanında ise arkadaşımın kardeşi var. Çok tatlı bir kız, çok tatlıda bir gülümseyişi var. Göz ucuyla bakınıyorum ona arada. Onunda öününde büyük bir bardak var. Kimin önünde yokki? Aman Allahım ben bişe içmiyorum. Efkarlıyım arkadaşımdan bir sigara istiyorum. Aslında bıraktım sigarayı, ancak bu gidişle birkaç kez daha başlayıp bırakacağım. Canım sıkkın ve giderek daha çok sıkıyor bu can beni. Onu kontrol edemiyorum. Buraya bende bişeyleri unutmaya, sıkıntıları kapı arksında bırakmaya gelmedim mi ki sanki? Arkadaşım anlatmaya devam ediyor. Kız kardeşinin yanında iki tane çocuk var bazen bu kıza sarılıyorlar. Arada kızın gözleri üzerime kayıyor, bakışlarını görebiliyorum bende tatlı bir buse yolluyorum ve yanımda konuşmaya devam kıza dönüyorum.

Hala konuşuyor. Bana başvurduğu iş yerini ve mesleğini anlatıyor. Bana çok uzak bir konu değil, reklamcılık yapmak istiyormuş. Yaratıcı beynini kullanmak istediğini tekrarlıyor birkaç kez ve daha önceki çalışma hayatını anlatıyor. Kız çok özel şeyler anlatmıyor ama 1 saat sonra bu kız hakkında bir çok şey öğreneceğimi tahmin ediyorum. Konuşurken “tiki” ne hakim olmuyor zaten umrunda değil. Önünde bardağı tek istediği konuşacak biri ben olsam belkide bardağa saracak, biraz konuşup biraz içecek onu. Bayağı sömürecek bardağı, çatlamasa iyidir bardak bu yaşamdan.

Arkdaşımın kardeşi, çok tatlı bir kız, onun yanında ki 2 çocuğun kimler olduğunu söylemişti arkadaşım ama söylediği gibi unutyorum. Çok çekici değiller sanırım. Onların yanında yaşça büyük olduğu anlaşılan bir başaka adam var. Üzgün. Belkide burada ki en üzgün ve en içi sıkılan insan. Belkide bunlardan kurtulmak için herşeyini verebilir şu an. Arkadaşımdan onun eşinden ayrıldığını öğreniyorum. Söylediğini göre adam 30 kilo vermiş. Tamamen yıkmış bu ayrılık onu. Üzerinde fazla durmuyorum. Durmak ve düşünmek te istemiyorum. İçim sıkkın ama bu adamın benden daha üzgün olduğu her halinden anlaşılıyor. Elinde bir bira şişesi sürekli yudumluyor. Her yudumda biraz daha hafifliyor sanırım. Sonra bar masasına tekila bardakları geliyor “bir iki üç” ufacık bardaklar boşalıyor ancak tekrar dolmuyorlar da. Tekilanın etkisi daha büyük sanırım daha fazla şey unutturuyor olmalı ki ufak bardaklar da içiliyor ama bilmiyorum herkesin bir şişeye ihtiyacı var.

Aklıma takılılıyor birden. Acaba bu insanlar neden dertlerini unutmak istiyorlar ki. Onarı çözmekye çalışmak daha iyi olmazmıydı şu an. Şu an dertleri yudum yudum unutmak yerine onları çözmeye çalışmak. Sanırım bir çoğu bunu denemiş ama çözülmeyince pes etmişler. Bende zaten neden buradayım ki unutmak değil mi amacım? Birden kendime geliyorum tabiki değil. Ortamda o kadar rahatlamak isteyen kişi varki, birden kendimi de onlardan biri zannetmişim. Ben buraya rahatlamaya deği arkadaşımdan fikir almaya gelmiştim. Ama onunla uzun uzun konuşacak bir aralık bulamıyorum. Sürekli parça değiştiriyor sese yeni ayarlar veriyor ve boşalan bardakları dolduruyor. Bunları yaparkende, herkez ile konuşmaya gayret gösteriyor.

Yanımda ki yeşil gözlü konuşmaya devam ediyor. Aynı zamanda onu takip etmeye çalışıyorum ama bunun için çok fazla kendimi zorlamıyor. Yüksek sesin içinde, insanların arada attıkları kahkahalar arasında yer yer eriyor yeşil gözün cümleleri. Ona baktığımda dudağı kıpırdayan, alkol kokan birini görüyorum. Ama neden se 4 kişi ötedeki tatlı kıza bakmadan da edemiyorum ara ara. Bazen eğlence için bazen unutmak için bazen sadece sarhoş olmak için insanlar.

Kuzey düğümü

YAZI ARKASI

Şimdi bi gece kafam bozuk arkadaşımın barına gidip konuşmak istiyorum ama bar düşündüğümden de dolu. Sorunlarımı unutmasam da etrafa bakıyorum. Bunlar etraftan gördüğüm şeyler. Gecenin ilerisi çok daha ilginç devam ediyor ama o kısımları yazmamışım. Gerek görmemeişim heralde. Başka bir yazıya saklasam gecenin kalanını daha iyi olacak çünkü konular derinleşiyor. Gecenin bir yarısı sigara ve alkol kokarak arabaya atlayıp eve dönüyorum.Ha bide yazıyı kuzey düşümü diye bitirmişim tam sanırım eğer devam ederisem bana birşeyler hatırlatması gerekiyor idi ama unuttum.

6 Ocak 2008 Pazar

Çizemiyorrruuaaaaaammmm : ]

Allam bu nasıl bi başlıktır nedir bu. Şimdi ayın 9 unda şehircilik projesinin teslimi var, bugün ayın 7 si içimden bi hasti diyorum. Saat 00.14 lan en azından 24 saatte yakın bi zamanım var peki ben neden çizmiyorum. Ula çizemiyorum uşağum. çizebilsem zaten burada bunları yazmazdum değil mi? Peki neden mi çizemiyorum çok acayip konsantrasyonum bozuldu yok bi arkadaşa geldim zaten çizebilmek için ama oldu gene bişeyler ve benim konsantrasyonum bozuldu. Şimdi ben ne yapayım, yumurta geldi geldi kapımıza dayandı. Hiç olmayacak şeylerde gelir hiç olmamaları greken yerde patlarlar ya, öyle bişe. Lan zaten bu olaylar hiç olmaması gereken şeyler bunların bi doğru zamanları yokki uygun bi zamanda dışarı çıksınlar.

Bide en kazık durumlar nedir abi, her kez haklıdır değil mi, biri haklıdır diğeri haklıdır biri daha az haklıdır ama onu tam haklı yapan nedenler vardır. Şimdi herkez haklı olduğu zaman sen gel çık bu işin içinden. lan zaten herkez tam haklı kime kızacaksın. biri tam haksız olsa herkez ona boşalacak zaten ortam rahatlıycak değil mi. Yok ama. Ne oluyor sonra çizemiyorruuuaaaaamm. Oldu canım çok çizersin bu modda zaten. Yazıcam dur yazmanında doğru zamanı var tabi oda gelecek şimdi çizemiyorum diip kafayı yeme vaktim. yarında da sınav var çok şeker değil mi_?

5 Ocak 2008 Cumartesi

Hastalık

Biz krala dedik ki "sen soğuk havada dışarı çıkıyorsun kalın giyin" ama kral gitti sözü dinlemedi. Muhakkak ki kral yanlış yaptı ve yanlış yaptığını biliyorduda. Ama genede bildiğini okudu we rahatsızlandı. Ancak o rahatsızlandığı zamanda hastalandığı zamanda "ah" diye inleyenlerden değildir. Ama o hatalarından mutlak bir ders çıkaranda değildir. Hala öğrendiklerine rağmen genç bir ceylan gibi aslanların arasında dolaşıyor. Bilmez mi onlar hemcinslerinden bir coğunu aldılar ama o genede onların arasında dolaşıyor ve onu gözlüyorlar. Pek yakındır onuda hemcinsleri gibi bir son bekliyor ve o bundan haberdar olduğu halde pervanenin ışığa karşı koyamadığı gibi onlara karşı koymuyor. Muhakkak ki onlardan uzaklaşabilir ama bunu yapmıyor.

Ama o bundan bi ders çıkardı ve artık kara kalın çıkıyor ve kendini koruyor. Umulur ki öğrendiklerinden de ders çıkarsın ve hata yapmasın. Biz onu sürekli hata yapsın ve bu yanlışlıklar onu tüketsin diye kral yapmadık.