5 Temmuz 2009 Pazar

Hastalik

mide üsütmesi, besin zehirlenmesi, ishal gibi muhtesem bir üçlünün birlesimi garip bir hastalik devirdi beni. Allahima sükür atlatiyorum, simdi çok daha iyiyim. Santiyede ki ofiste az kalsin bayilacaktim. Kustukça rahatladim. Midemi ve bagirsaklarimi komple yikadim. Sonra serum taktilar. Hasta oldugumunun ertesi günü ise gitmedim. Tüm günümü yatarak geçirdim neredeyse. Umarim bu günü aylik izinimden düsmezler. Her cuma gelen mangaminda hala geçen sayisini okuyamadim. burada günler hizli geçiyor, çok fazla çalistigimiz için hissetmiyoruz geçen günleri. Isin kötüsü o kadar da hevesliydim günlük yazmak konusunda ama ne yazik ki daha bir sayfa bile yazamadim. Internet zaten yok. Buarada hiçbiryerde internet yok. Devlet halkin bilinçlenmesini ve bazi seyleri farketmemesini saglamak için bilinçli olarak internet hizmeti vermiyor. Bir eve çiktigin zaman 30 dolar gibi bir paraya interneti baglatabiliyormussun ama bayagi kisitlanarak veriliyormus bu hizmet. Isin komik yani burada normal bir maas yaklasik 150-200 dolar eger 400-500 dolar aliyorsaniz zaten kralsiniz gibi birsey. Simdi aylik internet üzreti ise 40 dolar, yani normal bir maasin 5te 1i. Yani iternete girebiliyor olmak fazlasiyla lüks burada. Memleketimdeki sagda solda ki wireless baglantilar aklma geldi birden. güya internet baglantisi bulabilirsem, master için okula arayacaktim birde peh peh. ilk baslarda zor olurmus ama sonra alisilirmis buraya. Birçok insan böyle diyor. Acaba birkaç ay sonra eve döndügümde nasil hissedecegim. Ilginç olacak kesinlikle. Burada odamin yarisi kadar bir alanda tam 2 kisi kaliyorum. Nerden nereye kesinlike. Bu arada eger kismet olursa hala subat ayi gibi sam'a gitmek istiyorum. Içimdeki çöl sevdasi gerçekmi görelim bakalim. burada gene az biraz birseyler var. Bakalim yoklugun ortasi olan çöl benim için neler barindiriyor. Insan gerçekten merak ediyor benim yerim neresi, yurdum neresi, hangi insanlar bekliyor beni. Arayacagiz ve bulabilecekmiyiz en sonunda. Bu arada çok alakasiz belki daha önceden söylemisimdir ama santiye de kadinin teki yasimi sordu 2. kere sanirim kizina bakiyor ancak kizi büyük bir ihtimalle kardesim yasinda. Adi Cennet, fizigi süper bir kiz, ilginç... Bazen canim çok yüksek sesli müzik dinleyip kaybolmak istiyor ancak burda "club" denebilecek çok az yer var. müzigi tenimin her yerinde hissetmek istiyorum, bastan çikarici oldu bayaa. Ve bitirirken "ey çöl bekle beni, gelecegim kollarina, yeterki sen sar beni issizliginla. Yürüyecegim kumlarinda bir gün bekle beni"

Türkmen insanlari

Türkmenlerin tabiki ilk olarak disileri dikkatimi çekti, cidden fizikleri belli bir ortalamanin üzerinden güzeller. Eski rus hakimiyetinden dolayi ruslarida görebiliyorsunuz bu memlekette ve ortaya inanilmaz bir kirma irk çikiyor. Türk ruslar, çekik gözlü güzel fizikli türkmenler yada çekik gözlü ruslar. Kesinlikle dikkate deger. Erkekleride ayni sekilde genel olarak güzeller çekik gözlüler ve kisa degiller. Insanlari bence tatli, herne kadar çalistigim is yerindekiler bu insanlari pek sevmeselerde benim kanim isindi, ben hepsini sevdim. Genel olarak bakimli degiller çünkü ne memleketlerinde onlara bakim yapabilecek çok fazla yer nede onlarda bu bakimi karsilayabilecek para var. Ama topraklari zengin ve bu durum onlara hiçbir fayda sagliyamiyor. Buraya gelen sirketlerden bagzilari hiç umursamadan ve is ahlakina uymayacak projesleri yaparken ceplerini doldurmaya bakiyorlar. Devlet ise zannediyorum ki, kendisini düsünüyor sadece, halkini sevmiyo ve onlarin refahini dilemiyor. Devletin halkin topragindan çikan zenginlikleri gene sadece halkin gelismesi için harcasa bu devlet çok degil 20 yilda Türkiyenin 50 yilda yapamadigini basarabilir. Nedense ben buradaki havayi sevdim insanlarini sevdim ve onlara inandim. Umarim ben Türkmenistanin, Türkiye için ilk baslarda küçük bir kardes ülke vede ileride Türkiye ile önemli anlasmalar yapabilecek birbirlerine yarimci olabilecek süper güçlü bir ülke oldugunu görebilirim. Etrafta inanilmaz pahali binanlar var ancak buradaki devlet insana, egitime, bilime yatirim yapmaktansa sahip oldugu zenginligi pahali binanalar yapmaya harciyor. Daha da üzücü olan ise bunu görmesine ragman çalistigim firma bu devlet ile is yapmaya devam ediyor yada "bak kardesim, sen böyle istiyorsun ama gel bide söyle bise yapalim" demeden, para kazanma ugruna bir devletin kendi halkini soymasina göz yumuyor. Peki ben burada ne mi yapiyorum neden mi istifa etmiyorum ve vatanima dönömüyorum. Ben burada görüyorum ögreniyorum ve gelisiyorum. Eger ki Allah bana ileride böyle bir firsat verirde bir devlet ile çalisirsam neyi yapip neyi yapmamam gerektigini görüyorum. Insanlar degerliler bilgileri ne olursa olsun kültürleri ne olursa olsun. Kimse dogdugu aileyi dini ülkeyi seçmedi. Bence düzgün bir egitim ile bu halk sasirtici bir gelisme gösterebilir kisa zamanda. Ama bunu komsu ülkeler nasil karsilar bilemyiz ancak, disaridan bir tehdit olusacak diyede halkin özgür kalmasina mani olamayiz. Köle olarak yasamaktansa, özgür ölmeyi tercih ediceklerine inaniyorum vede bu sahip olduklari güçlü inanç belki suanda yasayanlari degil ama bir sonraki jenerasyonu özgür kilacaktir. Paranin insani kölelestirdigi ve yasamini ve degerlerini elinden aldigi her sisteme elimden geldigince karsi durmaya çalisacagim ve inaniyorum ki bu yazmak kadar basit degil ve ileride suan kalbimden geçenlerden imtihan olacagim ve Allahim Sen kalbimizi koru. Sana ve senin yarattigin insanlara hizmet etmeyi bizlere nasip et. Amin...

Bir kere becermis bulunduk

Oha, milyon kere oha diyecegim ama ne yazik ki anlayabiliyorum. Bu ayni santiyede birlikte çalistigim insanin cinsel arzularini dindirmek namina birlikte oldugu kadini aldatinca vede üstüne yakalaninca birlikte oldugu insana "sus senide onun yanina koyar yaparim" demeden önce agzindan çikan kelimeler. "bir kere sikmis bulunduk" Bu kadar mi bir insanin degeri yada bir kadinin degeri. Düsünüyorum burada çevre insanlari, onlara hiç saygi duymadan vede "bunlarin yüzde sukadari orospu" diyerek kullanmayi simdilik anlamiyorum. Gerçek su ki türkmenistan kadinlari güzeller, en azindan genel olarak fizikleri belli bir ortalamanin üzerinde. Bizim ülkemizdende gelen abazan; kadin milletini bir oyuncakmis gibi yada sadece sex [buraya sex diyorum ama bu kelimeye kesinlikle layik olduklarini düsünmüyorum. Bu kelimenin bir çoskusu alimli olmasi bi tahrik ediciligi var. Ancak ortak konusmalarindan benim duyduklarim sadece mide bulandirici.] için varmis gibi gören, onlari üzerinde istedikleri gibi hükmetmek isteyen orospu erkeklerden midem bulandi. Bu kadar mi zavalli benim topraklarimin insani, yada ben bu kadr mi uzagim sevismekten. hersey sadece tatmin olmak mi. Buradaki insanlar fakir, ve hayatlarini geçindirebilmek için disaridan gelen ve onlar için inanilmaz fazla maas alan [burada ki halk için iyi bir maas 200 dolar, disaridan gelip çalisan bir insan ise ortalama 2000 ila 4500 arasi aliyor yani 10 ile 20 kati]erkekler ile yatiyorlar. Yani bu fiziksel varligini sürdürebilmek için, bir orospu erkegin kendi vücuduna hakim olmasina izin veriyor ve dahada içler acisi olan bu orospu erkek hiç vicdani sizlamadan bu kadin ile birlikte oluyor ve bunu ballandira ballandira insanlara anlatiryor. Midem kaldirmiyor.

Ilk is günüm

Santiyede ki ilk adim "insanlik için belki tamamen önemsiz ama benim için kocaman ve çok önemli olan" bu adimlari attim bugün santiyede. santiye kumu un gibi birseymis, bunu hatirladim emsalsiz staj tecrübülerimden. Nerdeyse undan daha ufak taneli bu kim inanilmaz birsey, özellikle de saglam rüzgar estigi vakit. Yürüdügünüzde ayyakkabiniz içine gömülür, heryeriniz kum içinde kalir, paçalarinizin rengi degisir ve tam bir marlboro erkegi olur çikarsiniz. Genede santiyede ki en sevdigim seylerden biridir bu kum, çok yumusak oynamasi acayip zevkli bir sey. Üzerinden araçlar geçtigi vakit tekerleklerin izinin kalmasi, ancak çok sert göründügüne bakmayin üfleseniz dagilir bu sert görünen kek dilimleri, tutunda üzerinde yürüdügünüzde ayyakkabinizin altini göstermenize kadar birçok özelligi vardir bu kumun. Islandiginda ise daha kalici bir iz birakabilirsiniz bunlarla ama çok heveslenmeyin en fazla bir kaç saatlik kalir bu izler, ardindan üserinden ya bir kamyon yabir insan geçer, hiçbirsey geçmese zaman ile gene dagilir. Sana ben kek yaptim tadinda bir kumdur kisacasi, insanlarin emegini ve alinterini içerisinde barindirir. Sonra bu kumlarin içerisinden bir hayat çikar. iste buna biz santiye diyoruz.

9 Haziran 2009 Salı

dudaklardan çıkan

Aylar sonra, yaptığıma halen daha bir anlam verebilmiş değilim. Affedilme hissini halen yaşayamanayan bu ruhum sıkılıyor. Sanki cezamı çekiyor gibiyim, çılgınlar gibi döktürdüğüm gözyaşlarının. Affedildim ama affedilme hissini halen yaşayamıyorum. Ruhum sıkılıyor. Dünyada bir tane ondan vardı ve ben onu parçaladım, paramparça ettim. Sonra bir şekilde toparladı ama ben dengesini ve özünü kaybetmiş bir ruhtum. Ondan hep daha fazlasını istedim, onu olduğu gibi sevemedim. Sonra benim için ne kadar önemli olduğunu anladım. Ve karar verdim, bundan sonra her ilişkimde içimdeki herşeyi söyliyeceğim ama karşıdaki kırılsın ama kırılmasın. Onu kırmayayım diye yanında olmak büyük bir saçmalık. Dertlerimi anlatacağım, bgelki karşımdaki 1 ay sonra gidecek ama ben süreyi düşünmeden anı yaşayacağım. Kendimi unutmadan, benliğimdeki özümdeki değerleri yitirmeden yaşayacağım ilişkimi. Ve her zaman ilişkiyi sona erdirmenin değil, devam ettirebilmenin bahanesini bulmaya çalışacağım, daha çok şey paylaşabilmenin bahanesini. Ne olur aşk ne sevgi affedin beni. Ben gafilim ve yaptıklarımdan pişmanım. Affedin beni. Allah bana “al sana tam istediğin gibi bir hatun, o sana emanetimdir iyi bak ona” dedi de ben ne yaptım. Umarım bir sonsuzlukta sarılır bana, affedilmeyi istiyorum Allahım canım acıyor. Onun için dua edeceğim sana, onun için ve onun birlikte olduğu için ve zürriyetleri ve aileleri için. Bu yazıyı okuyan varsa, sevdiği insana dikkat etsin, ağızdan çıkan bir söz, kalbi öyle bi yaralar ki, dağlar acısından tuz buz olur. Kalp kırmayın, insanın insan canına kıydığı, açlıktan hayatını kaybedenlerin, herkezin hayal dahi edemeyeceği şekillerde zulme uğrayan insanların feryatlarıyla dolup daşan bu semada, elimizde kalbimizden değerlersi yok. Kalp kırmayın, kalp kırmayın. İnsan ne ederse kendine eder. Başkasına değil. Ben hatalıydım ve yaptığım hata, hayatımı değiştirdi ve başkalarının da hayatlarını değiştirdi. Şimdi dualarla kalbim ve ben, sevdiklerimiz için yakarıyoruz. Ebedi mutlulukları için. Allahım affedilme duygusunu yaşat bana, tövbe ediyorum ve pişmanım yaptıklarımdan sen yardım et bana.

Bu kocaman bir hayat dersi oldu bana, etkisi ölünceye kadar geçmeyecek. Kendime sorar oldum kötü bir insanmıyım ben, iyi bir insan diye bilirdim kendimi ama neler etmişim. Pişmanlığımdan ve hatalarımı hepsini yüklendim ve yürüyorum. Aklımda dönüp duran bir düşünce var, sonsuzlukta, bu kadar kırgınlık ve zorluk yaşattığım kişi acaba sarılırmı bana, kulağıma “artık geçti, şimdi tüm sevdiklerimizle cenneteyiz aç gözlerini” dermi. Ben seni affettim dermi bana. Tüm sıcaklığı ile sarılırmı bana?

Allahım sen ona, hayal dahi edemeyeceği bir mutluluk ver, bu dünyada ve sonsuzlukta, ve sevdiklerimizede ve banada ve ailelerimizede ve nesillerimize. Amin.

alıntı

Bir arkadaşımın işine gelen yorum

"Of all the wonderful things people have said to me regarding my work, the one that has always stuck in my mind the most was something a young girl told me...

"It's like you are in love with being in love", she said.

I won't argue with that"
----

"İşlerimi gören insanların tüm o söylediği inanılmaz şeyler arasından sadece genç bir kızın söylediği aklımda takıldı kaldı,

"Sanki, "aşık olmaya" aşık gibisin. dedi.

Bununla tartışmıyorum."

22 Nisan'dan

İçim kıyılıyor bazen, koşmak istiyorum durmadan, ölesiye koşmak istiyorum sokaklarda bir hedef olmadan ve durmadan. Canım acıyor, düşündükçe daha çok acıyor, ilgilenmediğim zamanlarda ise iskambil kağıtlarından bir kule misali, her an darmadağın olabilir. Soruyorum, diyorlar “düşünme, olur kapa geç”. Merak ediyorum düşünecek ne var o zaman.

Haziran 9' unda ek

Sonra duruyorum ve görüyorum, açlıktan ölenler, savaşta yarini kaybedenler, benim acım o kadar da büyük değil ama acı işte. Pişmanlıklar ile yaşayamayacağım ve diyorum, kimileri ne büyük acılara sepeb olmuş, kalpler kanamış ta kanamış. Yavrusunu canlı toprağa gömüpte pişman olanlar bile var. Şimdi, bildiğim ve bilmediğim herşeyin yaratıcısından bir şey istiyorum, Allahım beni sevdiklerimin yanında kıl, onlarlar sozsuzlukta olmak istiyorum. Umarım sevdiklerimde benimle olmak isterler...

8 Haziran 2009 Pazartesi

24 Nisan 2009 günlükten

24 Nisanda yazılmış günlükten

...
O kadar merak ediyorum ki nasılsın diye. Ne yaptığını nerde olduğunu deyil. Kalbin ne durumda onu o kadar çok merak ediyorum ki. Kalbimi merhem yapsam sürsem sana iyileşirmisin. Canımı katsam sana bana bakarmısın. Dönemiyorum geçmişe aşkım. Durduramıyorum kendimi, fevri hatunum. Sesin sert gelir kalbime, saplanır bıcak gibi, ama sensiz olmak daha acıdır bilesin. Yüzündeki gülüşün, masumiyetinden uzak kalmak, sesinden elinin terinden uzak kalmak. Ne kadar acıdır bilirmisin. Ben giderken ne hissettin, sevdiğin kollarından giderken ne hissettin. Bir daha ona dokunamayacaksın bir daha ona bakamayacaksın. O gitti, nasıl hissedersin. Gözünden akan her yaşa yemin olsun, anlıyorum seni, ama yapamam senin yaptığını yapamam severken seni, bakamam başkasına. Aşkın acısıda güzeldir hep mutlu olunmaz, mutluluğuda gözyaşınıda yaşarsın. Neden kaçayım, başkasını kollarıma neden alayım. Bırak acısın acı ile büyüsün bu kalbim. Bırak ciğerim yansın, yanıp pişsin.

Geçmişe dönemiyorum, peki ya sen. Sende pişmanmısın acıyı tadamadığın için. O acı şerbeti içeydin... Ne kadar da farklı olabilirdi yada ben gitmeseydim. ikimizde hatalar yaptık. Bu gafile dedi akıl sahipleri. Bu kızın yanıbaşından gidilmez aklını topla saçmalama. Ama ne yapsın bu Gafil ne etsin bu Gafil. Sana da demişlerdir, gitme yapma başlama yeniden ama ne edersin ne yaparsın. İnsanız ve hatalardır peşimizi bırakmayan. Ama bilirim her acınında sonu bağlanır, sevinçle dolar. Kanayan bu kalplerimiz bilirim toparlar kendini, gecenin şafağı gibi, umut ederim zifiri karanlıkta şafağın geleceğini. Hiç ışık yokken etrafımda, zifiri karanlıkta ellerim açık O’na, yalvarıyorum.

Biliyorum fevri hatunum, biliyorum belki birdaha ellerimiz kavuşmayacak, ellerin terine dokunamayacağım belki birdaha. Ama bilki içimdesin, taa kalbimde. Mutluluğun için, geleceğin için, iyiliğin için, iki cihanda saadetin için, bu kalp sürekli dua eder bilesin. Dudaklarım yorulur da kapanır ama o kalp durmaz, yalvarır yakarır O’na, her attığında. Bilesin attıkça o kalp artık bu dünyada, senle beraber atar. Dileğim yaradandan, affetsin bizi, ama içimdeki şudur ki sonsuzlukta, birbirimizi tamamen affetmiş ve yanyana olalım. Birlikte olalım. Seni dünyada kaybettim belki ama o iki gündür, ancak dayanamam sonsuzlukta kaybetmeye seni.

Allahım sen bizleri selamete çıkar. Amin.
...

Karşılıksız severek dua etmek

Bir zamanlar, online günlüğüme yazdıklarım...

Yalan yok, aylar önce canımdan ayrıldım. Çünkü aşkı arıyordum. Aşık olmak istiyordum. Dua ettim, "Allahım, bi aşık olsam ama nasıl olursa olsun, paramparça etsin bu aşk beni, hissedeyim ve yanayım" dedim. Canımdan ayrıldım aşkı arıyorum diye. Meğersem ben çoktan aşkı bulmuşum da kör imişim. Şimdi ise dua ediyorum, Allahım, sen dualarımızı kabul edensin. Mutlu olmak istiyorum, artık hem aşık olduğum halde, birlikte olmak istiyorum. Sen benim ruhuma derman olacak hatunu sonsuza kadar benim ile bir olacak olanı bana ver. Ey Allahım bana yarımı ver, ki saçlarını okşadığımda mutluluktan kalbi coşsun, öptüğümde ruhumu kalbimi hissetsin. Ve ben onun bakışıyla hayat bulayım, gözlerinde kaybolayım, saçtellerinde yaşayayım, nefesi nefesim olsun. Allahım sen kalbimizi ve isteklerimizi bilirsin, sen bir zamanlar canım olanada, onu sana kavuşturacak, beraber senin rızanı kazanacağı, onu hertürlü mutlu edecek birini nasip et. Sen bir zamanlar benim olanın kalbini ruhunu, ona hertürlü zarar verecek şeylerden koru. Allahım sana şükürler olsun, sen dualarımı kabul ettin ve ediyorsunda. Senden şimdi isteğim canımı emanet alman, muhakkak sen ona benden çok daha iyi bakarsın. Senin rızana ve hükmüne boyun eğdim, senden hayırlısını istedim. Senin verdiğine ve verecek olduğuna razı oldum. Sen bu sözlerimi unutturma bana Allahım sen açılan kalbimin kapanmasından beni koru. Ve Allahım, canım sana emanet, Sen onu azaptan koru. Amin. Allahım şehirde kalbi kırık çok insan var, sen kalbi kırıklara yardım et.

Beyni uyuşturmak

Eskiden neden bu kadar çok film seyrettiğimi anlıyorum şimdi, Hissedilen yanlızlık o kadar büyüktür ki bir şekilde bunu doldurman gerekir yada tümden hissetmemen gerekir. Bu boşluğu hissederek yaşamak, belki daha sağlıklı birşey ama zor. İnsan belli bir yerden sonra vazgeçebilir. İçimi ben onu üzsemde mükemmel bir şekilde dolduran bir hatun varmış, benden ve aşktan korkmayan. Allahım bu hatun sevgi için çırpınır durur, sen onu birlikte olduğu insan ile mutlu kıl, sen onun aradığı mutluluğu ona nasip et.

Amin.

21 Mayıs 2009 Perşembe

walking for freedom

I want to lost in an endless photograph, let it be black and white. I want to walk in the shadows, looking for someone lost. Maybe to go deeper in the black, with the hope of white. I just want to watch the moment endlessly. To see what it means really to be free. Come on kiss me, wake me up.

-----

Sonsuz bir fotoğrafta kaybolmak istiyorum, siyah ve bayezda. Gölgelerde yürümek istiyorum, kayıp bir başkasını ararken, belki daha derinlere gitmek için, siyahta kaybolurken, beyazı bulmak umudu ile. O anı ebediyen seyretmek istiyorum, özgürlüğün anlamını kavrayabilmek için. Hadi, öp beni, uyandır beni.

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Pazar oyuncakları

Ufaktık, sadece istediğimiz oyuncak alınmadığı zaman ağlardık. “Tamam anne, bu son birdaha istemiycem” diyerek alırdık her hafta başka bir oyuncak. Kimisi bir hafta geçmeden kırılırdı. Hatırlıyorum, o zamanlarda vardı sıkıntılarımız, ancak farklı nedenler di, içimize taş olan. Sonra büyüdük, kalbimiz aşk istedi, istediğimizi alamayınca ağladık kimi zaman. “Tamam kalbim, bu son birdaha istemiyorum” diyerek açtık kalbimizi başkalarına her seferinde. Aslında ihtiyacımız olan hangi oyuncaktı, pahalı olan mı, büyük olan mı, parlak olan mı, ilk olan mı, son olan mı, arkadaşımızın aldığımı, annemizin aldığımı, hangisi_?

La Môme

La Môme' dan

...
-Sakin bir hayatı kabul edermiydiniz?
-Zaten ettim
...
-Ölümden korkuyormusunuz?
-Yanlızlıktan korktuğum kadar değil.
-Dua edermisiniz?
-Tabi, çünkü aşka inanıyorum.
...
-Eğer bir kadına nasihat verseydiniz, bu ne olurdu?
-Sev
-Peki bir genç kıza?
-Sev
-Bir cocuğa
-Sev

Bu filmi izleyin...

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Fuzuli demiş birkere . . .

İki kalbi yorgun, yabancı insanın, aşk üzerine söyleşisidir bu...




mahmudSAMI

Havva, Allah seni her iki cihandada mutlu etsin, Bu dünyada gerçek aşkı tam olarak yaşamadan doyasıya yaşamadan ve ona sonsuza kadar sahip olmadan göçmeyesin ve senin zürriyetinde göçmesinler. Allah kalbine güç versin ve kalbine olan inancını yitirmeyesin ve hiçbirzaman kalbin sertleşmesin ve körleşmesin. Allah, seni hertürlü hayat boyu mutlu edecek aşkı ve sevgiyi yaşayacağın, kalbinin tam olarak beğeneceği birini çıkartsın karşına ve kolaylıkla birlikte olmanızı size nasip etsin.

Amin.

Aşk zor Havva, kalbe zor, ama onsuz olmak daha zor...

----------
Eva

aaaamin, bilmukabele.

vay be gece gece ne güzel dualar aldım böyle

açıkçası ben aşk maşk istemiyorum. sadece üzerine düşünüyorum. çünkü evet aşk kalbe zor.

ve bunca yıl sonra şunu öğrendim ki aslolan sevgi. insanın insana besleyeceği en yüce şey sevgi.

aşk yalnız Allah'a ait. başkasına oldurmaya kalkışınca kalbe zor, bu yüzden onsuz olmak daha zor.



----------
mahmudSAMI

Konular ağar, yazmakla bitmez, düşünmekle çözülmez. Ama kalpler sanki kilitli kapı gibi, biri var onun kilidi, açıldı mı kalp içindeki sevgiyle coşuyor ve inanıyorum ki gerçek aşk insanı herşeyin yaratıcısına götürür ve Onu hissetmemizi sağlar. Bi kez başladın mı yanmaya, tükenene kadar yakar insanı aşk sonra bakarsın sen tükendikçe daha da doluyorsun ve yanıyorsunda yanıyorsun...
----------
Eva

artık kişilere bu denli anlam yüklemek beyhude geliyor bana. bütün bunlar kendini oyalamaktan başka birşey değil sanki.
öyle biri yok, o bizim "içimizde" : ))
yanmak diyorsun, kimisi de "acaba hangi suyun sakasıyım" diye düşünüyor.
aslında herkes önünde sonunda ne istiyor, ne diliyor ve arıyorsa, onu buluyor.
kimi Mevlasını, kimi belasını, kimi bilmem bilmem ne.


evet konu uzun, ağır.
----------
mahmudSAMI

Bunu bir kişiye anlam yüklemek olarak görmüyorum. Daha çok biri kitli kapıyı açıyor sadece. Sonra o olsa sen hissediyorsun olmasada. Yokluğunda acı çekiyorsun ama hep iyiliğini istiyorsun onun. Ama kapı hep açık kalmıyor, açan yanında olsada olmasada. Zamanla günlük yaşamda içinde yaptığımız hatalar ve yanlış hisler ile "haset, nefret, kıskançlık gibi ne bileyim işte" o açılan kapı yavaş yavaş kapanıyor, gene kör oluyorsun. Önemli olan açık kapıyı korumak, bunu başarmak cidden zor. Birde sürekli insanın hislerinin açık olması ve sevgiyi aşkı hissediyor olmasıda ağır gelebilir [tecrübe ile sabittir] ve kendisi, kendine zarar verecek şeyler yapabilir.

Ama nitekim senin dediğin gibi, herkezin arayışı farklı, ama inanıyorum ki aslında herkezin aynı sadece bunu farketmeyip farklı yönlere gidenler oluyor. Tabi birde vücudun arzuladığı şeyler varki, insanın kalbine zarar verecek şeyler yapmasına neden olabiliyor. O hisleri, arzuları sakinleştirmek çok çok zor. En azından ben bilmiyorum öyle bir ehilleştirme yolu.
----------
Eva

e işte eskiler bunları önleyelim diye erkenden evleniyorlarmış. bizim bugün çocuk diyebileceğimiz yaşlarda.
düşünüyorum da o zamanlarda da aşklar, aşıklar vardı. ama sanırım bugün bizim yaptığımız gibi yapmıyorlardı. onunla evlenmek veya evlenememek gibi iki seçeneğin arasında kalıyorlardı. biri veya diğeri oluyordu.
bizim yüklediğimizi bahane ettiğimiz anlamlarla birlikte, bahsettiğin gibi sevgiler, aşklar kirletiliyor, kapılar belki kilitlenerek kapatılıyor, temizlik, güzellik ve safiyet katlediliyor.üstelik bunlar "aşığım" bahanesinin ardına saklanılarak yapılıyor.
bir de öncekine nazarla beklentiler arttığından, hayalkırıklıkları da çoğalıyor.
hele bir taraf korumaya çalışıp , öbür taraf yıkıcılaşıyorsa, giden ve kalan kim olursa olsun, iyi niyetli olan kaybediyor.


son tahlilde -ki sanırım kastettiğin şey bu- insanin kaybettiklerinin kendisine neler kazandırdığını görmesi, gidenlere takılı kalmaması (yazımdaki de buydu "geçti kervan kaldık dağlar başında"), aşkın vermiş olduğu o derinlikle dünyaya bakabilmesi aslolan. çünkü aşk, en ot olanı bile filozof yapabilecek güce sahip.
bunu iyi kullanırsan aşk asıl sahibini bulur. ona yakınlaşırsın.

kullanamazsan tam aksi oluyor genelde. bir veya bir kaç kerte düşmeler, hatta çamura batmalar...

içim karardı ya birden
----------
mahmudSAMI

Allah belanı vermesin Havva, Paramparça edicen en sonunda beni. Offf of. Evlenicem ben arkdaşım yahu. Dua edicem en kısa zamanda evlenicem, Allah rastgetirsin. Artık daha fazla kalbimi yorup, sevgi orospusu olmak istemiyorum. Artık daha fazla terbiye etmeye çalışırken nefsimi, şaşırmak istemiyorum. Sen de dua et Havva, hiç tanımam etmem seni. Sadece yazını okudum kalbini anlar gibi oldum. Ne kadar komik değil mi, ne yaparsan yap, nerede olursan ol, yarını bulmadan hiçbirşeysin. Allah boşuna cinsiyet yaratmamış ki herşeyi birbirimizde arayıp huzura erelim diye. Allah tüm insanlığa, insanın ve bir birlikteliğin değerini bilmeyi nasip etsin ve hepimizi birbaşkasının kalbini kırmaktan korusun. Dua ederken ismin benden önce gelenlerden olacak Havva. Ama en zoru birde sabretmek, tamam aşka teslim, sevgiyi anlayarak beklemek yok mu, İçindeki ses sürekli fesat ve şüpheci ve ümit kırıcı konuşurken ona rağmen sabretmek o kadar zorki. Halbuki, içimdeki sevgiyi ve aşkı ve onu içine alacak kalbi yaratan için bana yarımı buldurması neki. Ondan istediklerim neki, ama sabretmek zor, heleki ben gafil bir insanım. Ama ilk başta sorduklarında bize bu yükün altına severek ve isteyerek girmedik mi?
----------
Eva

amin.
sanırım bezginliğimi ve "aşk meşk istemiyorum kardeşim" serzenişimi anlamışsın.
ne üzmek ne de üzülmek istiyorum. şahsen bunlar için yorgunum, üstelik kimseye de güvenmiyorum.
hatalar içinde çırpınmak istemiyorum.
hayatımı sorgular oldum son zamanlarda. aşığım diye yaptığım hatalar, hayatımın diğer safhalarında yaptıklarımdan çok büyük.
demek ki bana yaramıyor bu meret : ))
var bir eğrilik demek ki bir yerlerde. hiç yaramadığına göre demek ki sorun bendeee (buna inanmak zor geliyor en başta )
huzur, samimiyet ve dürüstlük istiyorum artık.
bunlar olunca inanıyorum ki aşk kendi gelip "ben hala buradayım" diyecek ve hakettiği yeri bulacak.

senin için de dua edicem tanımadığım şahsiyet. İnşallah, o kişi bulur, helaliyle ve insana yaraşır biçimde bir hayat sürersin.
ve biliyorum ki şüphesizce ve halis kalple istenilen her şey bize veriliyor. amin (:

sağol bu diyalog ve dualar için.
----------
mahmudSAMI

Başından neler geçti bilmiyorum ama sana şunu söyliyeyim, erkek dediğin kadınını koruyacak kollayacak. Başka yolu yok bunun. Eğer bir hata yaptıysan bunu kendine yorma sadece. Merak ettim doğrusu canın neye yandı. Bana sorsan anlatırım, ancak benim acımın sebebi ve büyük ölçüde sorumlusu benim. Erkek olarak yanlış yaptım.

Hatanı anladığında Havva, yanlış yaptığını farkettiğinde, telefisi olur mu dersin_?
----------
Eva

her zaman telafisi olmaz elbette. bazen geç kalmışsındır. ama tekrarlamana engel olur en azından.

bazen de yanlış yaptığını bile bile yapmaya devam edersin. bu fena işte

insan kalbini kıracakları kadar açmamalı herkese. eğer, kıymetini bilmeyene açıp, üstüne kırgınlık yaşıyorsan, onun kadar sen de suçlusun demektir.
ama işte, "aşk" sandığımız şeyler basiretimizi bağlayıp, gözlerimizin önüne perde indiriyor.
herkesin yaşadığından farklı bir hikayem yok. anlatmayı da tercih etmem doğrusu.
sen de anlatma bence. bence anlatmamak daha iyi.

----------
mahmudSAMI

Biliyormusun Havva, şehri terkedip, diyar diyar dolaşmak istedim, yaptıklarımı birine anlatıp, yanlışlarımı anlatıp bana akıl vermesini istedim. Bir telafinin reçetesini aramak istedim diyar diyar, en sonunda farkettim ki, bana kimse yardım edemez. O zaman yanarak açtım ellerimi. Kadınımı hiç üzmemiş olmayı istedim. Ama olan olmuştu insanız biz. Hata yapmak kolay, telafi etmek zor bizim için. Zamanlar oldu eve giremedim, eve girdim içeride kalamadım. Dışarı attım kendimi. Çok dikkat etmeli, bu aşk dediğin insanı fena yakıyor.
----------
Eva

kendini de yanına aldığına göre, gidebildiğin yer ne kadar uzak olursa olsun. hiç bir fayda sağlamaz.
öyle zamanlar biliyorum ki, açık havada, manzara karşısında etrafı göremedeğim, nefes alamadığım.
söylendiğinde sinir olduğum, ama gerçekten işe yarayan tek ilaç: "zaman"


bir de fuzuli şöyle demiş, kaç yüzyıl önce. biz hala oturup konuşuyoruz : ))

Can verme gam-ı aşka, aşk afet-i candır.
Aşk afet-i can olduğu meşhur-ı cihandır.

2 Mayıs 2009 Cumartesi

Dipteki kum taneleri

Dipteki kum taneleri

Peki, ben sana aynı kumsaldaki çocuğun hikayesini anlattım mı_?

Kayığı ile açılmıştır çocuk, yüreğinde ufak bir heyecan kumsaldan uzaklaşmak kendince karanlık sulara doğru açılmak istiyordur, fakat kalbinin onun çağırdığından habersiz. Var gücüyle asılır küreklere, ta ki dalgalar artık korkutucu olmaya başlayana dek. Kumsal belli belirsiz çok uzaktadır artık, denizin dibi görünmez, kumsaldaki davetkar sımsıcacık sakin sular, artık kağıyı döverek, hesap soruyorlardır gence “burada ne işin var, çek git kendi sığlığına”. Hava bile farklıdır burada, daha sert, deriyi kesercesine.

Sudaki balıktan, deniz dibindeki yosundan korkan bu çocuk açılmıştır derinlere bi kere. Kendinden emin ve rahat, açılabildiğince açılan çocuk, dalgalar devleşince durur, geldiğini anlar, tedirginlik belirtisi taşımadan ayağa kalkar ve balıklama dalar kortuğu karanlık sulara ve su sıcaktır ilk başta. Kendinden emin dibe doğru gider, ancak birden, tedirginleşir ve korkar. Artık karanlıktadır, gözleri görmüyordur, artık su soğumuştur. Ne kendinden emin, nede rahat, aklında ki korkular ile dibin ne kadar daha uzak olduğunu düşünür ve nefesinin gidebileceği yeri. Artık şüphe doludur “ya dönemessem”. Bunları düşündükçe daha derinlere gidiyordur göğüsü her geçtiği santimde daha sıkışarak. Ama ne korkuları, ne suyun derinliği, nede gittikçe etrafını saran ve içine işlemeye başlayan soğuk durdur delikanlıyı. Herşey gittiğinde delikanlılın ayaklarını hala derinlere doğru çırpan sadece kalbidir ve inancı ve arzusu. Belki herkesin aptallık diyeceği bir iş yapıyordur, derinlere dalmakla. Ama o kalbine inanarak, Ona teslim olarak, derinlere iniyordur. Gözleri görmeden, artık onun rehberi kalbi, gücü inancı, şevki arzusu olduğu halde devam eder derinlere. En sonunda kulacına takılan dibi avuçlayan elleriyle doğrulur, hedefine varmıştır ancak panik ile ayaklarını dibe dayarak kendini iter ve yüzeye doğru gitmeye başlar. Aynı mesafeyi giderken bu sefer aklında korkular yoktur, sadece derinlerde ne yaptığını sorar kendine. Azalan nefesiyle daha zor olsa da çıkmak, bu zorluktan zevk alarak ağar ağar ilerler. Kendisini soğuk sulara terkeden, sıcak sulara, kavuştuğunda yüzeye yaklaştığını anlar. Ama çok sevinmez, hatta üzülür, çünkü derinler herne kadar; soğuk, daha ürkütücü, daha karanlık olsada, oradaki hayattır onu kumsaldan çağıran ve kalbini soğukta ısıtan ve karşı konulmaz olan. Derinlerin korkusu ve soğuğu ve tedirgin edici karanlığı sadece en güzel olanı saklayan ve gizleyen, korkudan, ümitsizlikten, tedirginlikten bir örtüdür. Herkezin kolay kolay açmaya yeltenemeyeceği bu örtü ve sahilin aldatıcı güzelliği, bu tehditkar ve yırtıcı ve vahşi, güzeli saklar. Sıcak suları da aşan delikanlı artık sarhoş olmuştur, avucunda sımsıkı tuttuğu taşları kayığına çıktıktan sonra denize geri bırakır, diplere. Kendisinin ayrılmak istemediği yerden nasıl koparabilirki onları. Taşların ardından ise tekrar dalar, belki daha yorgundur ama daha azimli ve daha çok inanan bir kalbi ile, iner ve iner derinlere. Soğuk suyu ve karanlığı coşkuyla karşılar. Çünkü artık kalbini taa uzaklardan çağıranın pırıltısını görmüştür derinlerde. İlk başta ne olduğunu anlayamamış ve azalan nefesiyle panikleyip, korkuyla kayığına dönmüştü. Şimdi ise soğuk suda titreyerek derinlere inen delikanlı, daha sakin daha rahat devam eder, derken kulacına tekrar takılıverir dipteki kum taneleri, kollarıyla doğrulup, dibe çömelir. Nefesini ayarlayarak kalbinden emin, dingin bir şekilde bekler delikanlı, denizkızını...

21 Nisan 2009 Salı

Okul sonrası, karamsarlık

İlk okul vardı benim zamanımda, ortaokul a da gittim, liseyede. Sonra üniversiteyi kazandım. İyi kötü okudum ve bitirdim. Şimdi mimar oldum sandım, ilkokuluma başlamadan önce bana sorduklarında “ben bu binaları yapan kişi olmak istiyorum” dediğim andan itibaren 20 yıla yakın zaman geçti. Okudum ve okudum en sonunda mimar oldum sandım ama halbuki okul dediğin cocuğun oyalanması gereken bir oyun bahçesi imiş onu anladım. İleride yozlaşan fikirlerimiz ve yaşamımız içinde, bir kahvede otururken muhabbet konusu olabilmek için varmış bunca okullar. Genel kültürü, genel çalışmaya dönüştürdükten sonra, geriye ne öğrendiğimiz bilgiler nede edindiğimiz kültür kalıyor. Daha iyi bir araba ve daha iyi bir ev için yozlaşıyoruz. Ve bir gün lise muhabbetinde girdiğimizde hiç vicdanımız sızlamadan anlatıyoruz başımızdan geçenleri.

Şimdi ofisteyim, kendimin geliştiğini söyleyenler olsada etrafımda ben daha çok köreldiğimi budandığımı hissediyorum. Ve gitmek istiyorum sokakta benim burda yapacağım işi hakkıyla yapabilecek işsiz insanlar varken ve ben onların işlerini ellerinden alıyorken sadece benim yapabileceğim benim olacak kendin oalcak işle ilgilenmek istiyorum.

Bana şükretmem gerektiğini iyi bir maaşla iyi bir işte çalıştığımı sölüyorlar ama bilmiyorlar ben sadece eriyorum.

Ancak kendimi ve kalbimi ve özgürlüğümü ve ruhumu bırakmış değilim. Bir çıkış yolu bulacağım buradan. Belki daha iyi bir arabada olamayacağım ve daha iyi bir evde yaşayamayacağım ama karnım doyacak ve hayatta yaptığım herşeyden lezzet alacağım. Yaptığım işi aşkla yapıyor olduğum halde, işime bakanlar görebilecek ruhumun ve kimliğimin parçalarını.

Özel sektör ve kölelik sistemine sesleniyorum, bu insan nefes aldıkça düşmanın olacaktır. İnsanlar köle olmak için değil hayatı öğrenmek için gelirler dünyaya ve iş, bu hayatı maddi açıdan desteklemek için vardır. Konu açılır istisnalar konuşulur, ama düşüncelerimin arkasındayım.

19 Nisan 2009 Pazar

Derviş annem

Benim bir annem vardı, çok uzak diyarlarda yaşadı ve benden ayrı zamanlarda. İçinde her daim bir boşluk vardı. Arayış içinde idi. Doğduğu mahalleden, şehirden ülkeden taştı bu arayışı, sonsuzluk açlığı öyle idi ki, ona ulaşamadan rahat edemiyordu içi. En sonunda buldu aşkı, kendini tamam edip ayrıldı bu rüyadan.

Annemin bir dostu vardı, çok uzak diyarlarda yaşadı ve annemden ayrı zamanlarda. Bu dostunun içinde her daim bir boşluk vardı. Arayış içinde idi. İçindeki boşluğu doldurma aşkıyla beklerken buldu canını. Onların muhabbeti öyle güzeldi ki, yüzyılar sonra bile insanlar etkisinde kaldı. Ve annem gibi olanlar tırnaklarıyla kazıyarak buldu bu aşkı. Huzura erdiler sonsuzluğa teslim oldular ve huşu içinde ayrıldılar bu rüyadan.

Annemin içindeki boşluğa benzer bir boşluk var içimde, büyüyor ve bana ıstırap veriyor. Unutmaya çalışmak vicdanımı kahrederken, çare aramak bir sonuç vermiyor. İnanıyorum bende birgün tamam olacağım ve bir gün bende huşu içinde bırakacağım bu sonsuzluğa kendimi.

Ey beni benden iyi bilen Sen. Yalvarıyorum Sana, Sana giden yolu öğret bana, içimdeki boşluğu tamam et bana. Dualarım ve dileklerim Sana. Sen anlamamızı ve hissetmemizi ve affetmemizi ve sevmemizi ve inanmamızı ve tamam olmayı nasip et bizlere.

Amin.

13 Nisan 2009 Pazartesi

The kiss

One of my friends asked me who I want to kiss. I just stopped and write this.

I want to kiss the one, who loved me with her all heart and yet I broke her more than enough. Now I am desperate about her, now I understand what I have done and now I want to kiss her with the hope that she kisses me back... Even if she does not accept me because of my mistakes, I will never forget her, her love was beyond eternity.

Love you,
Miss you..

NG.
king of babylon...

What Have I done_?

The mistake

Three months ago, I made a mistake. Because of a misleading feeling, I broke up with the world’s sexiest, hottest girl. Now she is with someone else and her friend trying to keep that new relationship. She is not happy with that new guy.

Since I left her, I am very regretful

Gafil

....İçim kan ağlıyor. Sen benim gözyaşımsın, canım, kanım, sonsuzluğum, kurtuluşum. Sen benim kahrımı çekensin, hatalarımı ödeyen. Sen benim ateşimsin, bedenimsin, nefesimsin. Kaybettiğimde gafili, onu bulansın. Gafil unuttuğunda, Onu hatırlatansın. Onun hernekadar hata yaparsak yapalım, bitmeyen tükenmeyen sevgisini şu koca evrende bir zerre kadar bile olsa hissetmemi sağlayansın. Sen gözyaşlarınla yolumu bulduransın, sen gözyaşımsın. Sen kadınımsın.

Zaman geçtikçe anlamaya başlıyorum, yaptığım şeyleri. Ne kadar vahşi bir şekilde yaraladığımı anlıyorum şimdi aşkı ve seven bir kalbi, ne kadar acımasız olduğumu görüyorum şimdi. Ama beklemek ve affedilmeyi ummak nafile aynı zamanda ancak aşırı saf ve zayıfların acizliklerinden yapabilecekleri sadece. Eğer anlıyorsan durma, bak hislerinle etrafa, sadece yaptıklarını değil dünyanı anla, kendini anla ve durma değiş, bul kenidini gafil.

İçindeki o tatlı sesi dinlemeyi öğren, vicdanın yaptıkların karşında paramparça dağılmış dururken önce onun bir affını dile, onu iyileştir onu sev ve kendini sev ve korkma gelecekten. Eğer vicdanını anlarsan onu da anlarsın, eğer vicdanını dinlemeyi öğrenirsen onuda dinlemeyi öğrenirsin, eğer vicdanını hissetmeyi öğrenirsen onuda hissetmeyi öğrenirsin. Ve bu anlayış ve sevgi ile git ona, bak onun kalbine kendi kalbini onardığın halde dokun ona, dokun kalbine hisset varlığını. Senin kalbin için senin vicdanın için gözyaşlarına hakim olamayan o kalbe dokun.

Ve bilki o sonsuzluktur, o hayattır, o kaynaktır, o nedendir, o sevinçtir, o yaşamdır. O aşktır. Herşey onla vardır, sevgiyle vardır, onun sevgisi olmasa sozsuzluğum kaybolur ve yokolur gafil. Gafile sordum, dedim “yokolmak istermisin, Onun sevgisini tamamen kaybetmek istermisin ?”, gafil bile titredi ve mırıldandı, “yanmak bile yokolmaktan iyidir” dedi.

Ama dediler gafile, "sevgi gitti, artık bitti, yeniden başla" Gafil ise inatçı ve dedi ki "inanmıyorum. Sevgi ki sonsuzdur insan anlar hisseder bazen, bazen de kalbi kapanır gibi hiç bişe hissetmez ama sevgi bitmez. Hayır inanmıyorum". "Ama" dediler gafile "Ama bir daha birlikte olamazsınız, sen bile artık eskisi gibi hissetmiyorsun, artık birlikte olamazsınız" Gafil dedi "Belki evet birlikte olamayız ve evet bende eskisi gibi hissetmiyorum ama o kalp ki benim için önemlidir benim için ayrıdır ben dua ederim ve isterim olur yada olmaz sen bilemezsin ben bilemem. kalplerimizi birkez birbirimize açan elbet birdaha açabilir. Ben onun için dua ederim benim yapacağım budur, başkada bişey gelmez elimden ki ben zaten gafilim ne yapabilirim ki?". Tekrar sordular "yaptığın aptallıktır ve acı çekmektir". Gafil dedi "Aşkı, anlamamı sağlayana, sevmemi sağlayana dua etmekse bu, varın bana istediğinizi diyin" ....